Devletin karar vericileri yıllık harcamalarını bir bütçe ile planlamaktadır. Bu bütçe kapsamında belirlenen harcamalar gelirlerden fazla olduğunda ülke yöneticileri gelirlerin yetmediği kısmı borçlanarak karşılamaya çabalarlar. Bu borçlanmayı da genellikle iç borçlanma yolu ile yaparlar. Ancak iç borçlanma bazen yeterli olmayabilmekte bu durumda da dış borçlanma söz konusu olabilmektedir.

2004 – 2011 yılları arasında Türkiye’nin iç ve dış borçlanma verileri aşağıda yer almaktadır.

2004 yılında iç borç stoku 224,4 milyar TL iken dönem içerisinde sürekli artarak 2011’de 368,7 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu durum dönem içerisinde Türkiye’nin iç borç stokunun sürekli arttığın göstermektedir. Devlet bir yandan borçlanırken bir yandan da vadesi gelen eski borçlarını ödemektedir. Bu kapsamda 2004 yılında 183,5 milyar TL ödeme gerçekleştiren devlet 2011 yılında 132,1 milyar TL iç borç ödemiştir. Bu ödemelerin bir kısmı faiz bir kısmı ise ana para ödemesidir. Ana para ödemesi borç stokunun azalması anlamına geldiğinden önemlidir. 2004’teki ödemelerin 133,5 milyar TL’si ana para ödemesi olurken 2011’de ana para ödemesi düşük düzeyde gerçekleşmiş ve 97 milyar TL düzeyinde kalmıştır. Dönem içerisinde borçlanma şekline bakıldığında iç borçlanmanın büyük bir kısmı devlet tahvilleri yoluyla, çok küçük bir kısmı ise hazine bonosu aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. İç borç stokunun GSYH’na oranı ise 2008’e kadar sürekli azalmış (2004’te %40,2 iken 2008’de %28,9’a gerilemiştir) ancak 2008 yılının ortalarında başlayan Küresel Finansal Kriz’in etkileri ile oran tekrar artmıştır (2009’da %34,6 ve 2010’da %32,0 olmuştur).


Bazen ülke kaynakları yeterli olmaz veya kaynaklar başka yatırımlara ve harcamalara yönlendirilmek zorunda kalındığında ve ülke içinde borçlanmanın maliyeti yabancı kaynaklardan borçlanmanın maliyetinden yüksek olduğunda dış borçlanma gereği ortaya çıkacaktır. Dış borçlanma devlet tarafından gerçekleştirilebileceği gibi özel sektör de dış kaynak kullanmak isteyebilmektedir. Bu durum ödemeler bilançosuna kaynak girişi sırasında olumlu yansırken, borçların geri ödenmesinde ödemeler bilançosuna olumsuz yansıyacaktır. Bu kapsamda dış borçlanmanın etkin ve verimli kullanılmasının önemi büyüktür.

Türkiye’nin 2002 yılında brüt dış borç stoku değeri 129,5 milyar ABD Doları tutarında iken bu miktar 2009 hariç (269,6 milyar ABD Doları’na gerilemiştir) dönem içerisinde sürekli artarak 2011 yılında 306,5 milyar ABD Doları düzeyine gelmiştir. Dönem içerisinde dış borçlanmanın büyük bir kısmı 2002 – 2004 arasında devlet tarafından gerçekleştirilirken 2005’ten itibaren özel sektörün dış borçlanma değerleri toplam dış borç içinde daha büyük bir paya sahip olmuştur. Brüt dış borç stokunun GSYH’na oranı ise 2002’de %56,2 gibi yüksek bir oran iken 2005’te bu oran %35,47e gerilemiş 2006’da %39,6’ya yükselmiş, daha sonra azalmış ancak 2009’da tekrar artarak %43,7 düzeyine çıkmış ve 2010 yılında brüt dış borç stokunun GSYH’na oranı bir önceki yıla göre azalarak %39,9 düzeyine gelmiştir. Bununla birlikte dönemin son yılı olan 2011’de bu oran %23,6’ya gerilemiştir. Dış borç stoku borçlanma ile artarken, bir yandan da borç ödemeleri olduğundan borç stokunda azalma da meydana gelmektedir. Bu durum net dış borç stoku ile ortaya konabilmektedir. 2002’de 88,4 milyar ABD Doları düzeyinde olan net dış borç stoku dönem içerisinde 2005 ve 2009 yılları hariç sürekli artmış ve 2011 yılında 184,3 milyar ABD Doları düzeyine gelmiştir. Net dış borç stokunun GSYH’na oranı ise 2002’de %38,4’ten 2008 yılına kadar azalarak %20,6 düzeyine gelmiş ancak 2008 yılındaki krizin etkileri ile bu oran 2009’da %23,9 ve 2010 yılında ise %23,6’ya gelmiştir. 2011’de ise bu oran daha da azalarak %14,2’ye gerilemiştir.